Denizcilikte garip kararlar
4 Temmuz tarihindeki kürek yarışlarıyla ilgili Bölge Denizcilik Komitesi tarafından alınan kararların son halini 24 Haziran tarihli duyurunuzda okudum. Kürek sporları konusunda medeni dünyada geçerli yöntemlere dikkat etmeyip, şimdiye kadar yapılmamış düşüncelerle kararlar oluşturan komitemizin yanlış kararından korunmak için daha uzun süre mahrum kalacağımızı üzülerek gördüm.
Eğer duyurunuzu baştan sona incelemek için zamanım olsaydı, sadece üç buçuk satıra sığan yanılgı ve hataların miktarına ve özellikle de bu kadar ilkel bir konuda bile nasıl bir motivasyon olabileceğine siz de şaşırırdınız. İşte çok basit birkaç örnek: Duyurularınızı bazen kulüplere, bazen takım kaptanlarına yönlendiriyorsunuz; Bölge Denizcilik Komitesi’ne sadece kulüp başkanlarının muhatap olabileceğinden şüphe mi duyuyorsunuz?
Bildiğiniz üzere kürek sporunda “tek” terimi, kürekçinin iki eliyle tek bir küreği çektiğini belirtir; bu, bir kürekçinin iki kürek çektiği “çifte” teriminin karşılığıdır. Dolayısıyla “Tek Çifte” denilemez, tıpkı “2 çifte”, “3 çifte” dediğiniz gibi “1 çifte” demeniz de istediğiniz tekne türünü ifade eder. Bu küçük örnekleri kelime oyunu olarak görebilirsiniz, bu sorun değil; amacımız, yanılgı ve hataların boyutlarını birlikte görmek ve şaşkınlığımızın ve üzüntümüzün haklı olduğunu size kabul ettirmektir.
Bir örnek daha sunacağım, kabul ederseniz şaşırmayın! Daha önce medeni dünyada geçerli yöntemlere dikkat etmediğinizi söylemiştim; itiraf etmeliyim ki, son yayınladığınız belgede Batı ülkelerinde geçerli olan bir kuralı tamamen alıp diğer yazılarınıza eklemişsiniz. Ancak şaşırtıcı olan, uluslararası yönergeden çevrilen ve sizin tek doğru olarak aldığınız bu kuralın, sizin elinize geçtiğinde büyük bir hataya dönüşmesidir. Bahsetmek istediğim, dümen kullanan kişilere ilişkin aşağıdaki maddedir:
Uluslararası Yönetmelik uyarınca, dümen kullanan kişiler için tecrübesiz, acemi gibi ayrımlar yoktur; sadece dümen kullananların ağırlığı 50 kilodan az olamaz. Eğer 50 kilodan hafiflerse, en fazla 10 kiloya kadar ağırlık eklenir. Bakın, neden tüm dünya için doğru olan bu kural sizin tarafınızdan kabul edildiğinde hata oluyor? Batı ülkelerinde yarışmalara katılan kürekçiler, birbirlerine benzer araçları, yani tekneleri kullanmak zorundadırlar. Bu birliği sağlamak için, yönetmelikler yarış teknelerinin boyunu, genişliğini ve su kesimini, ağırlığını ve hatta kaç tahta ile kaplanması gerektiğini belirler. Bu kadar özenle kurulan eşitliğin, dümen kullananların ağırlıklarındaki etkili bir farkla bozulmasına kesinlikle izin verilmez. Bu yüzden, sizin hiçbir etkisi olmayan ve kararlarınızı süslemek için aldığınız bu madde iptal edilmiştir.
Ancak, bizim durumumuz Batı’dakilerle aynı mı? Yarış yerinde sıralanan, örneğin çifteleri incelediğinizde görürsünüz ki: biri veya ikisi 0.70 x 6.60 boyutlarında ve 40 ile 45 kilo ağırlığında iken, yanlarındaki, mesela Beykoz teknesi 0.90 x 7.10 boyutlarında ve 60 kilo ağırlığında, Haliç kulübünün teknesi ise 0.95 x 8.30 boyutlarında ve 75 kilo ağırlığında. İşte yan yana sıralanmış bu büyük küçük tekneler arasındaki büyüklük farkı ve bu farkın tekne hızlarına olan etkisini bir kenara bırakıp, yalnızca ağırlık farkları ve sonuçlarını düşünen ve bu konuda konuşan Haliç kulübü, örneğin Galatasaray veya Altınordu tekneleri arasında 30-35 kilo azaltmak için 40 kiloluk bir dümen kullananı seçse, siz hemen üzerine atlayıp dümen kullananının altına 10 kilo ağırlık mı ekleyeceksiniz?… Ve böylece eşitliği sağladığınızı, doğru bir iş yaptığınızı mı iddia edeceksiniz?
Bu noktada, “Eğer bu hafif dümen kullanan kişi Haliç teknesinde değil de zaten hafif olan rakip teknedeyse, bu durum eşitsizliği daha da artırmaz mı?” diye sorabilirsiniz. Ne de olsa, eşitliği sağlayamayacak durumda olduğunuzdan, komitenizin bu konuya niçin müdahale ettiği sorgulanabilir. Biraz fazla veya biraz eksik, hatalı bir terazi her durumda hatalıdır! Özellikle yarış araçları arasında birlik ve eşitliğin sağlanması gerektiğine inanıyor olsaydınız, günlerce enerji harcayarak bu yıl en azından bir yarış aracını, mesela “çifteleri standardize edelim, en azından bir yarışta gerçek galibi ve kaybedeni belirleyebilelim” şeklindeki önerilere karşı çıkmazdınız. İşte görüyorsunuz ki, uluslararası düzenlemeden alınan bu tek maddenin, kel başın üstündeki tek şimşir tarak gibi dikkat çeken bir hata olduğunu anlayabiliyorsunuz. Bu bakımdan, size bu maddenin önerilmesiyle sonuçlanan hatanın eklenmesine neden olan, merhum denizcilik federasyonumuzun son üyesi ve şimdiki türbenin koruyucusu olan Rıza Bey’e bu hatalar zincirine bir yenisinin eklenmesi nedeniyle şikayette bulunma hakkımız olduğunu düşünüyorum.
Kayıtlarımızı baştan sona incelemeye imkan ve zaman olmadığını belirtmiştim. Bunları bir kenara bırakarak, yarış mesafelerine ilişkin konulara geçiyorum. Geçen 1929 yılı bölgesel yarış mesafeleri şu şekildeydi:
Kıdemliler | Müptediler | Hanımlar | |
1 Çifte | 1200 Yarda | 1200 Yarda | 800 Yarda |
2 Çifte | 1600 Yarda | 1600 Yarda | 1200 Yarda |
3 Çifte | Çubuklu – Beykoz | 2000 Yarda | 1600 Yarda |
2 Ağustos 1929 Yarışları
Kıdemliler | Müptediler | Hanımlar | |
1 Çifte | 1200 Yarda | 1200 Yarda | 600 Yarda |
2 Çifte | 1600 Yarda | 1600 Yarda | 800 Yarda |
3 Çifte | Çubuklu – Beykoz | 2000 Yarda | 1200 Yarda |
Bu sene yarışlarının en azından aynı mesafeler üzerinden yapılacağı bekleniyordu. Hatta 15 Haziran’dan sonra bir gün bu durumu sözlü olarak onayladınız. O günden 24 Haziran’a kadar geçen bir haftalık süre içinde aklınıza ne geldi ki, 24 Nisan 1930 tarihli emrinizde mesafeleri artırmanın gerekliliğini gördünüz? Umarım üç şamandıra eksik olduğunu fark etmemişsinizdir.
Mesafe: Tek (?) Çifte 1200 Yarda
İki Çifte 1600 Yarda
Üç Çifte Çubuklu – Beykoz
“Bu mesafeler küçükler, hanımlar, yeni başlayanlar ve deneyimsizler için de geçerlidir” deniliyor. Kürek sporuyla ilgilenenlerin bilmesi gereken bir şey var ki, bilinen koşulları ve mesafeleri olan yarışlara hazırlanan kürekçiler, en az dört ay süreyle kademeli ve belirli aşamalardan oluşan bir antrenman programını takip etmek zorundadırlar. Dolayısıyla yarışlardan hemen önce yarış mesafelerinin artırılması ya da azaltılması mümkün değildir. Özellikle bu tür değişiklikleri ani bir şekilde emredenler, eğer bir kulübe üye iseler (“Kendi takım arkadaşlarına gizlice bu mesafede antrenman yaptırdı ve bizi son dakikada haberdar etti” gibi gerçeğe uygun olmasa bile akıllara gelebilecek düşüncelere ve dedikodulara konu olabilirler.) Emrettiğiniz yarış mesafeleri ile geçen seneki mesafeler arasındaki büyük farkı anlamak için, bu mesafelerin “küçükler kategorisi, geleceği düşünülerek oluşturulmuştur ve 18 yaşını geçmemeleri şarttır” dediğiniz ve bu kategoriye göre 16-17 yaşındaki gençlerin de dahil olacağı kategoriye ve hanımlara da uygulandığını düşünmek gerekir.
Bu bana eski zamanlardan bir hikaye hatırlattı. Eski zamanlardaki sultanlardan biri, “Şu adama bin kırbaç vurun” diye emir vermiş, adam gülmüş. “Neden gülüyorsun?” diye sormuşlar, adam da “Ya siz hiç kırbaç yememişsiniz ya da saymayı bilmiyorsunuz!” demiş.
On, on bir metre uzunluğunda ve bir metre ya da daha fazla genişlikteki, lüks yatlar değil, eski zaman soylularının gezinti sandalları veya onların kopyaları olan tekneleri, şirket vapurlarının 18 dakikada kat ettiği bu mesafeye sürüklemek için kaç kürek çekmek gerektiğini ve her bir yarış küreğinin toplam kaç kilogram metrelik güç üreteceğini biliyor musunuz? Eğer bilseydiniz, bu büyük güç ve çaba gerektiren işin 16, 17, 18 yaşındaki gençlerle hiçbir ilgisi olmadığını da anlardınız.
Sizi çok yormamak için kayık ve kürekten daha iyi anlayacağınızı düşündüğüm başka bir spor örneği vermek istiyorum: At yarışları. Eminim duymuşsunuzdur, 6000 metrelik at yarışları yapılır. Üç yaşındaki taylar da yarışlara katılır, ancak hiçbir zaman onları 6000 metrelik bir yarışta koşturduklarını duydunuz mu? Eğer biri çıkıp da “Üç yaşındaki tayları da 6000 metre koşturmalıyız” dese, ona “Deli misin?” demez misiniz?
Herhangi bir amacınızla ortaya benzeri görülmemiş bir karar, bir kural koyarsınız: “Bir kürekçi yalnızca iki yarışa katılma hakkına sahiptir” dersiniz ve bu kararın gerçek amacını saklamak için “Bizim kürekçilerimiz Avrupalılarınki gibi değil, zayıflar, az beslenirler” dersiniz. Tecrübeli, yaşlı kürekçilerimizi başarabilecekleri bir işten men edersiniz, sonra genç çocukları ve kızları 3000 metrelik yarışa katılmaya zorlarsınız!
“Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?” diye bir söz vardır. Yani, yapılan işle söylenenler arasında büyük bir çelişki var. Eğer çocuklarımızı ve kızlarımızı Çubuklu’dan Beykoz’a kadar yarıştırmak gibi bir özel niyetiniz yoksa, bu durum ciddi bir bilgisizliğin sert bir örneği olarak görülebilir. Tabii ki, biz kendi çocuklarımızı böyle bir bilgisizliğin kurbanı olmaya zorlamayacağız. Ancak eminim ki, ülkemizin çocuklarını, zararlı kararınızın etkilerinden korumak için Müdaram ve Mübeccel Hanım gibi kilolarını düşünmeye başlamış olanlar da aynı şekilde tepki göstereceklerdir.
Baştan söylediğim gibi, şimdi yaratmaya çalıştığınız kurallar yerine, medeni dünyanın deneyimlerine ve kabul edilen yöntemlerine başvursaydınız, bakın neler görecektiniz!
“Art. 72.. “Aucune course de Dames donnce sous les Reglements de l’ Unions ne devra ex-ceder un parceus de mille metres.
Tercümesi:
Madde 72: İttifak kuralları altında düzenlenen hiçbir kadın yarışı 1000m. mesafeyi aşamaz.
Saygılarımla,
Cem